Beden Dili – Halin İlmi |
Zenginlik İle İmtihan |
Hadisler Işığında İnsan İl |
EHLİBEYT SEVGİSİ |
Müslüman Kimliğimiz ve İslam |
MERHABA |
"Müslüman Kimliğimiz ve İslam Kardeşliği" |
İnsanlar çeşitli kimlikleri ile tanınırlar. Ya etnik kökeni, ya eğitim durumu veyahutta cemaati… Kısacası çeşitli vasıflarla bilinirler. Fakat bütün bu vasıfların en önemlisi, en kapsayıcı olanı, bizim dünya ve ahiret saadetimizin têmini olan “Müslüman Kimliği”dir. Müslüman kimliğine sahip olmak o kadar da kolay değildir. Bu kimliği elde edebilmek için çeşitli görev ve vecîbeleri yerine getirmemiz gerekir. Ve bu vazifelerin en önemlilerinden biriside “İslam Kardeşliği”dir, Allah rızası için kardeş olmaktır. Allah’a iman etmiş, aynı dine inanmış, aynı müslüman kimliği taşıyan bireyler, Allah’ın kardeş kıldığı insanlardır. Kur’an-ı Kerimde Allah-u Teâlâ “Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.” Buyurmaktadır. Yani müslümanlık vasfı dışında sakın hâ ölmeyiniz, ancak ve ancak müslümanlar olarak can veriniz buyrulmaktır. Hz. Peygamber(s.a.v.) her çoçuğun İslam fıtratı üzere doğdunu bildiriyor. Yani hepimiz dünyaya müslüman olarak geliyoruz, Allah-u Teâlâ burada bu hali devam ettirmemizi ve bu hal üzere yaşayıp ömrümüzü tamamlamamızı istiyor. Düşündüğümüzde ölüm ve doğum ferdi meselelerdir, insan tek başına doğar, yine tek başına ölür. Peki bu ayette niçin “Müslümanlar olarak can verin” buyuruluyor? Niçin çoğul sigası kullanılıyor? Çünkü bizim müslüman olarak yaşayıp, müslüman olarak ölebilmemiz için birbirimize çok ihtiyacımız var! Şayet biz kardeş olursak, toplu olursak ancak İslam kimliğimizi idrak edebilir, müslüman olarak yaşayabilir, müslüman olarak ölebiliriz. Bunu ifade sadedinde Hz. Peygamber(s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Müminler birbirlerine muhabbet, merhamet ve şefkat gösterme konusunda tek bir vücûd gibidirler. Öyle ki bir organ hastalanınca, vücûdun diğer kısımları uykusuzluk ve ateşle biribirlerini(hasta olana ortak olmaya) çağırırlar.” İslamiyet bizlere her ibadeti kardeşlik şuuru ile yapmamızı emretmektedir. İbadetlerimiz bize kardeşlik ruhunu telkin etmektedir. Mesela İnfak, sadaka, zekat gibi ibadetler ferdi olarak yapılamaz. Namaz, oruç, kurban gibi ibadetler de ne kadar ferdi olarak ifâ edilebilirse de bunları da cemaat halinde, paylaşarak yapmanın gerektiği, daha faziletli olduğu bildirilmiştir. Hatta haftada bir Cuma namazlarını camilerde birlikte, omuz omuza kılmamız ayrı bir önem atfetmektedir. Modern çağın getirilerinden biri de bizim kardeşliğimizi yok etmesi oldu. Artık birbirimizin halini-hatrını sormuyoruz, Allah rızası için birbirimizi ziyaret etmiyoruz. Komşuluk nedir unuttuk. Evlerimizde televizyonun, internetin esiri olduk… Müslümanın müslümana üç günden fazla küs kalması helal olmazken , aynı apartmanda, aynı mahallede yaşadığımız insanlarla sanki küsmüşüz, düşmanmışız gibi konuşmuyoruz, hallerini-hatırlarını sormuyoruz. Oysaki Hz. Peygamber(s.a.v.) müslüman kardeşliğinin Allah’ın muhabbetine vesile olacağını ve bunun ne kadar ulvi bir güzellik olduğunu beyan sadedinde şu olayı anlatıyor: “Bir kimse, başka bir köydeki (din) kardeşini ziyâret etmek için yola çıktı. Allah Teâlâ, adamı gözetlemek (ve sınamak) için onun yolu üzerinde (insan silüetinde) bir melek vazîfelendirdi. Adam meleğin yanına gelince, melek: «–Nereye gidiyorsun?» dedi. O zât: «–Şu köyde bir din kardeşim var, onu görmeye gidiyorum.» cevâbını verdi. Melek tekrar sordu: «–O kardeşinden elde etmek istediğin bir menfaatin mi var?» Adam: «–Hayır, ben onu sırf Allah rızâsı için severim, onun için ziyâretine gidiyorum.» dedi. Bunun üzerine melek: «–Sen onu nasıl seviyorsan Allah da seni öyle seviyor. Ben, bu müjdeyi vermek için Allah Teâlâ’nın gönderdiği elçiyim.» dedi.” Müslümanlar kardeş olma duygusunu yitirdiklerinde, o zaman hased, birbirini çekememe gibi nefsi azdıran kötü huylar ortaya çıkıyor. Bunlarda bizim dinimizi yaşama çoşkumuzu yok ediyor. Yani müslüman kimliğimiz yok ediliyor. Müslümanlara karşı yapılan desise ve oyunlara baktığımızda, müslümanların kardeşliğini bitirecek nifak tohumlarının atıldığını görüyoruz. İşte bunlardan birisi de komşuluğun bitirilmesidir. Artık insanlar birbirlerini ziyaret edemiyorlar. Bunun en önemli sebeplerinden biriside bunların külfetli, masraflı hale gelmesidir. Giderken eli boş gitmeyeceksin, gitmeden birkaç gün önce haber verceksin, hazırlıklar yapılacak, masraflar artacak vesaire vesaire… Peki ne oluyor? Kimse kimseye gitmek istemiyor veya kimse kimseyi misafir olarak kabul etmek istemiyor… Oysaki insanlar birbirlerinin yemeğine muhtaç değiller, gönülden sohbete, birer güler yüze, kardeşliğe muhtaçlar… Selefi Sâlihinden Bir zâtın anlattığı misal bize güzel bir örnek olmaktadır. Selefi Sâlihinden bir zât der ki: “Allah bana Kur’an-ı Kerim’in bütün ayetleriyle amel etmeyi nasip etti yalnız bir ayetle amel edemedim.” Ve İlave eder: “O da “Evlerde kimseyi bulamazsanız, size izin verilmedikçe içeriye girmeyin. Eğer size ‘geri dönün’ denilirse geri dönün; bu sizin için daha temizdir.” Ayetidir. Bu ayetle amel edebilmek için en olmayacak zamanlarda, gecenin bir yarısında hep kapı çaldım ki içerden bana müsaid değiliz desinler de, bende gönül huzuruyla geri döneyim, bu ayetle amel edeyim dedim. Ama her kapıyı çaldığımda bana kimse müsaid değiliz demedi, beni içeri buyur etti.” Allah bizleri, kardeşler olarak müslüman kimliğimizi idrak edenlerden eylesin… |